Aşkla yapılan her iş çok başarılı oluyor. Bilecik Gölpazarı’nda arp sanatçısı Zeynep Öykü’nün eşi Ali Öztürk’le beraber çıktıkları arp üretim yolculuklarında dünya çapında elde ettikleri başarı da bunu doğruluyor.
Zeynep Öykü – Ali Öztürk çiftinin pandemi döneminde arpa kolay ulaşamadıkları için başlattıkları serüven, bugün dünya çapında markalaşan ‘Anatolian Harps’ ile devam ediyor. Biz de bu başarı hikayesini dinlemek ve atölyeyi incelemek için Gölpazarı’ndaydık.
Çeşitli boylarda arpların sıralandığı bir atölyede karşılıyor bizi Zeynep Öykü. Beline kadar uzun saçları ve özel dikim Barok stildeki elbisesiyle bir masal prensesi edasında. Tanışmamızın ardından arpları inceleme fırsatını buluyorum. Büyülü enstrümanın birkaç boyu olduğunu ve üzerlerine kişiye özel resim yapıldığını öğreniyorum sohbetimiz sırasında. Röportajımıza geçmeden önce Öykü’nün önceki gece bizim için kendi elleriyle hazırladığı tatlıların bulunduğu masaya yöneliyorum. Sol anahtarı süslü kremalı kurabiyelerim (detaylara bayıldım) ve kahvemle bu özel yolculuğun hikayesini dinlemeye başlıyorum.
Zeynep Hn. Bilecik’e ne zaman ve nasıl taşındınız?
Zeynep Öykü: Pandemi olunca 2021 Mart ayında karar verdik, Nisan’da Bilecik’teydik. Nereye gidelim diye düşündük, herkes gibi ‘sahile mi gitsek’ dedik ama enstrümanların kuru ortamda yapılması gerekiyordu. ‘İç Anadolu olsun’ dedik ve öyle olunca da ‘neden Ali’nin memleketi Bilecik olmasın’ dedik. Burada yazın en sıcağında bile nem yüzde 40’ın üzerine çıkmıyor, kışın yüzde 6’lara, 5’lere düşüyor.
“Anatolian Harps” projesi hep aklınızda mıydı?
Zeynep Öykü: Burada eğitimler, konserler vermeye başladım. Eğitim verirken en büyük eksiğim öğrencilere arp sağlamaktı. Ülkede hem arp sayısı çok az hem de pahalı bir enstrüman ve yurtdışından geldiğinde daha da pahalı oluyordu. Bu benim hep sorunumdu, başka enstrüman yapımcılarıyla Türkiye’de arp üretmeyi denedim ama arp öyle farklı ki hiçbir enstrümana benzemiyor. Dolayısıyla iyi eğitim almış bir insan bile eline alıp o arpı yapamıyor. Çok daha farklı bir yapıya sahip. Çok daha büyük bir güç taşıyor arp. Örneğin bir gitarın üzerindeki bütün basıncın, ağırlığın toplamı arpın tek bir telinde yok. Arpın tek bir teli bir gitarın 2, 3 katı basınç taşıyor. Dolayısıyla bir arpta herhangi bir telli çalgının mesela gitardaki 35 kg, kemandaki ortalama basınç 20, 30 kg iken arpta 1 ton ağırlık var. Dolayısıyla bu farklı bir mühendislik gerektiren bir şey. Türkiye de yapılamama sebebi bu, tamir ve bakım ihtiyacımız oluyordu. Yurtdışından destek alıyorduk, bize destek veren ustayla uzun yıllar bir dostluğumuz oldu. Kendisi bana ve Ali’ye belli eğitimler verdi. Arpın tamiri ve bakımını yapıyordu. Pandemideyse ilk kez arpın Türkiye’ye gelmesi çok daha zor hale geldi. Online ders seçeneği olduğu için ders isteyenlerin sayısı hiç olmadığı kadar arttı. Hem öğrenci talebine yetişemedim hem de arp ihtiyacına cevap veremedim. Bu konuda tamir ve bakım yaptığımız için ‘neden arp üretmeyelim’ dedik Ali’yle. Ali’yle tanıştığımızda da yaptığımız ilk şeylerden biri benim ders yaptığım arpı tamir etmek olmuştu. Yazılımcı kendisi aslında. ‘Yapalım’ dedim, benim işim vardı, dışarı çıktım, 3 saat sonra eve geldim ‘Ne yaptın Ali’ dedim. Önünde bir dosya açıktı, arp vardı. ‘3d modelleme öğrendim, sonra da arpı tasarladım’ dedi. ‘Nasıl yani, 3 saatte mi öğrendin’ dedim, ‘evet’ dedi. Hadi yapalım dedik, önce evin bir köşesinde atölye kurduk. Pandemi boyunca Amerika’daki ustamı görüntülü aradık. Destek oldu ve onun sayesinde ilk arpımız yaptık, telleri kopacak diye bekledim ama harika bir ses çıktı. O arp halen sağ salim duruyor.
Çok etkileyici peki, sonra nasıl ilerlettiniz arp yapımını?
Zeynep Öykü: Arpta hesabı şaşırırsanız gerçekten bomba gibi patlıyor! Öyle bir basınç var. Patlamadan önceki son an, sesin en iyi olduğu an. Dolayısıyla çok iyi bir matematik ve mühendislik zekası gerektiriyor. Yazılım mühendisliği Ali’nin asıl işi ama aynı zamanda hobi olarak gitar yapıyor ve profesyonel gitarist. Onun yanımda olması sayesinde yaptık, tek başıma yapamazdım, Ali de tek başına yapamazdı. Bu birliktelik sayesinde yapabildik. Önce kendi öğrencilerimin enstrüman açığını kapattık, daha sonra yurtdışından istekler gelmeye başladı çünkü gerçekten çok kaliteli bir enstrüman üretiyoruz. Özel meslek sırrı olan teknikler var ustamızdan aldığımız. Dolayısıyla enstrümandan çok gür bir ses çıkıyor. Bizim küçük arpımız neredeyse bir orkestra arpına yakın ses çıkarıyor, sesi o kadar gür ki ben onunla konser verebiliyorum. Yumuşak ve yuvarlak bir sese sahip, ithal enstrümanlardan daha iyi arp üretiyoruz. Dünya kalitesinde üretim yapıyoruz. Buraya gelip deneyen bir arpist şaşırıyor bu arptan nasıl bu ses çıkıyor diye. Büyük bir ses farkı var fabrikasyon arplardan, gerçekten çok az ustanın yaptığı bir üretim kalitesi bu. Sadece arp değil, farklı enstrümanlar da üretiyoruz, Ali gitarist olduğu için gitar da üretiyor, perküsyon enstrümanları da; aslında canımız ne isterse onu üretiyoruz.
Ali Bey, siz nasıl özetliyorsunuz üretim sürecinizi?
Ali Öztürk: Teknoloji sektöründen gelip üretim sektörüne giriş yaptık. Teknoloji sektöründe edindiğim deneyimleri üretime taşıyarak arpın en popüler olduğu 1800’lü yıllardan dünya savaşlarına kadar gelen ve kaybolan teknikleri günümüz teknolojisi ile yeniden canlandırdık. Ülkemizi bu anlamda temsil etmekten de gurur duyuyoruz. Türkiye’yi dünyada arp merkezi haline getirmek misyonumuz oldu. Tarihi arpları da yeniden ve yeni tekniklerle üretmeye başladık. Buradaki araştırma geliştirme işleri eşsizdir. Uzun araştırmalar, tarihi kaynaklar hatta tablolardan bile faydalanarak artık üretilmeyen barok arpı da müzik camiasına kazandırdık.
Peki, nasıl geri dönüşler aldınız “Anatolian Harps” ile?
Zeynep Öykü: Türk üretimi arp projesi sadece Türkiye’de arp çalmak isteyen kişiler için değil, bu enstrümanın uluslararası ve ekonomik bir talebe karşılık vermesi açısından da oldukça önemli. Dünyanın en pahalı enstrümanlarından biri olan arpı; Türkiye’de, tarihi kaybolmuş teknikleri de geri getirerek en yüksek kalitede üretiyoruz ve dünyaya satıyoruz. Ayrıca bu kıymetli enstrümanı yeni başlayacak öğrenciler için erişilebilir hale getiriyoruz. Ekonomik fiyatlı modellerini de araştırma geliştirme (ARGE) yaparak üretiyoruz. Türkiye’yi; arpın hiç tanınmadığı bir ülkeden, dünyanın arp merkezi olma yönünde bir hayalimiz var. Türkiye’de daha önce olmayan arp gittikçe çok sevilmeye başladı. Talebe karşılık vermekte zorlanıyoruz. Bir eğitimci olarak da arpı tanıtma görevini üstlendim. Gençler arpı çok sevdi, bununla birlikte bir eğitimci olarak bu talebe de karşılık verememeye başladım. Yeni eğitmenler yetiştiriyorum ve Türkiye’nin ilk arp kursunu okul dönemi ile başlatıyorum. Bu şekilde arpı tanıtıp arpa olan ilgiyi arttırmak istiyorum. Arp eğitimini ulaşması çok kolay bir hale getirmeye başladık. Böylece; eğitimciler yetiştirerek, uygun fiyatlı arplar da üreterek; hem yüksek kalitede profesyonel hem de çok uygun fiyatlı başlangıç seviyesi arplar üreteceğiz.
Türkiye’nin ilk ve tek yerli arp üretimiyle doğan ‘Anatolian Harps’ ile ilgili hedefler neler?
Ali Öztürk: Dünyanın arp merkezi dediğimizde ilk akla gelen Fransa’dır ya da Amerika’dır. İşte biz bunların yanında Türkiye’nin yer alması için çalışıyoruz. Dünyanın arp merkezlerinden biri olarak Türkiye’yi haritaya koymak istiyoruz. Eğitim kalitesi, enstrümanların üretilmesi, çalan kişinin fazlalığı açısından arpistlerin görmezden gelemeyeceği bir ülke olmasını arzuluyoruz.
Zeynep Hn. arpa belirli bir yaşta mı başlamak gerekiyor?
Zeynep Öykü: Konservatuvara 9 yaşında alınıyor öğrenci, bizde 7 yaşındaki öğrenciye ‘çok küçüksün’ denir, 11 yaşındaki öğrenciye de ‘geçirmişsin’ derler. Bence bu doğru değil, 12, 13 yaşındaki bir insan nasıl yeni bir şeye başlayamaz? Ben en küçük 5 yaşında başlatıyorum ve en büyük öğrencim 81 yaşında. Her yaştan öğrenci alıyorum hatta genç diyeceğimiz lise çağından öğrencimden daha çok yetişkin öğrencim var. Bizde ne yazık bir yaştan sonra zaman geçmiş, geç kalınmış gibi bir düşünce oluyor ve asla başlanmıyor. Ben buna çok karşı çıkıyorum. Mesela ben hep şan dersi almak istiyordum, pandemide almaya başladım. Yıllardır yapmak isterdim. Şimdi konserlerde şan da yapıyorum, şu an şarkı da söyleyebiliyorum. Bunda sonra da şunu da yapayım diye başka fikirlerim de olacak ve hiçbir zaman geç diye düşünmeyeceğim. Vakit geçiyor ve arkama baktığımda keşke şunu da yapsaydım demeyeceğim bir hayat yaşamak istiyorum.
Siz arpa nasıl başlamıştınız?
Zeynep Öykü: Ben gitar çalıyordum, piyano çalıyordum ama arp aklımda yoktu en başta çünkü arpı fiziki olarak görüyor olmanız lazım. Resim yapıyordum ve ressam olmak istiyordum, şimdi arpların üzerine özel resimler yapıyorum. Resim eğitimi için Cambridge’e gitmiştim tam ortaokulu bitirdiğim yazdı. Orada bir müzik mağazasında ilk kez arp gördüm. Onu görmüş olmam gerekiyordu yoksa aklıma gelmezdi zaten. Onu gördüğüm anda da çekilmiş gibi hissettim, gittim ve aldım. Bana yurtdışı için verilen paranın neredeyse tamamını o gün harcadım. O arpı alıp getirdim ve kendi kendime çalmaya çalıştım. Daha sonra eğitmen buldum öğrenmek için ve sonra da yurtdışına gitmeye başladım. Sokakta görmesem başlayamazdım. Daha çok Fransa’ya gidip gelerek öğrendim, hocam Berlin Filarmoni Orkestrası’nın arpistiydi. Burada istediğim ekipman olmadığı için hep yurtdışında hocalarla çalıştım. Lisans eğitimimi de yurtdışında aldım ama kalmak istemedim gittiğim ülkelerde hiçbir zaman. Her zaman ülkeme geri dönmek istedim ve okulu bitirir bitirmez koşarak döndüm. Bazı zorluklar yaşayacaksam kendi ülkemin kendi zorluklarını yaşamak ve burada bir şeyler oluşturmaya çalışmak beni daha çok mutlu ediyor.
Replika arplara da yoğun ilgi olduğunu biliyoruz…
Zeynep Öykü: Ben erken dönem müziği uzmanıyım, benim işim bu. Dolayısıyla tarihi enstrümanların araştırılması, tarihi müziklerin geri getirilmesi ve doğru kaynaklarla öğrenilmesi, benim tüm uzmanlığım bunun üzerine. Tarihi arpların replikalarını ürettik benim için. Aslında onları satmak için üretmedik ama konserde kullandıkça onlara da ilgi oldu. Yurtdışından karşılayamayacağımız hızda talep gelmeye başladı replika arplar için. Dolayısıyla ana işimiz yavaşça buna evrilebilir. Tarihi arplara yöneldik, ilgilisi çok mesela Almanya’da bir usta yapıyor. Sizin siparişinizin alınması için 2, 3 yıllık bekleme listesi var. Bizse Ali’nin mühendislik zekası sayesinde üretimi hızlandırıyoruz. Çok daha kısa sürede çıkarıyoruz, üretimi modern tekniklerle harmanlıyoruz, eskisinden çok daha iyi bir ürün çıkıyor.
Samimi röportajımız sonrasında Zeynep Öykü ve Ali Öztürk’le hatıra fotoğrafı çektirmeyi ihmal etmedik.