Çocukluk hayali olan oyunculuğu, aldığı profesyonel eğitimlerin ardından yurt dışında katıldığı atölyeler ve özel derslerle pekiştiren Reşit Berker Enhoş, bugüne dek canlandırdığı zorlu rollerin üstesinden başarıyla gelmiş bir oyuncu.
En son ATV’nin ‘Ben Bu Cihana Sığmazam’ dizisindeki ‘Koslu Cevat’ karakteriyle hepimizi kendine hayran bırakan Enhoş’la, ‘Değişik, derinlikli, gerçek, yaşayan karakterler ve ruh halleri yaratma hali’ olarak tariflediği oyunculuk üzerine konuştuk.
- Sizi bugüne dek pek çok dizide canlandırdığınız zorlu ve derinlikli karakterlerden tanıyoruz. Son projeniz olan ve ATV’de yayınlanan ‘Ben Bu Cihana Sığmazam’ dizisindeki ‘Koslu Cevat’ karakterinden bahseder misiniz?
Öncelikle karakterim Yunan asıllı bir uyuşturucu kaçakçısı ve armatördü. Asıl adı Niko Yerasimos. Bugüne kadar değişik projelerde Fransız, İspanyol, Arap, İtalyan karakterler oynadım. Rolüme yaklaşırken, ilk aklıma gelen aksan yapıp yapmayacağım oldu. Yönetmenim Mustafa Şevki Doğan sağolsun, beni bu konuda serbest bıraktı. Ben de daha önce başka dizilerde görülen klişe ve abartılı Rum aksanını yapmayacağımı belirttim. Çünkü racon mafya duruşunu karikatürleştirebilirdi. Diğer mesleğim olan profesyonel turist rehberliği sebebiyle ve yaptığım seyahatlerde değişik millet, etnik grupları inceleme ve onlarla sosyalleşme şansım olduğundan açıkcası diller ve aksanlarla oynamak benim için kolay ve eğlenceliydi. Aksanı arada bazı Yunanca veya Rumca kelimeler de ekleyip oturttuktan sonra zaten karakter kendi yolunu buldu. Cesur, lafını sakınmayan, korkusuz, yer yer sinirli ama eğlenceli bir karakter ortaya çıktı ve sevildi. Buna karakterin renkli kostümleri ve zaman zaman değiştirdiği saç tarzı da eklenince günlük hayatın doğal akışında değişen dönüşen yaşayan bir kişi oldu Koslu. Zaten bu topraklarda yüzyıllarca beraber yaşadığımız ve çok benzeştiğimiz Yunan kültürünü çok severim. Sadece ben değil tüm setin de eğlendiği ve sevdiği bir karaktere dönüştü. Seyirci de bunu takdir etti. Yıllardır beni ‘Narcos’ dizisi tarzı bir mafyatik narkotik bir karakterle özdeşleştiren yakın çevremin de dilekleri gerçekleşmiş oldu…
- Zorlu rollere kendinizi nasıl hazırlarsınız? Bugüne kadarki rolleriniz arasında en iyi dediğiniz rol hangisiydi?
Daha önceki işlerimden ‘Hekimoğlu’ dizisinde, eşinden boşanmış ve çocuğunun tanımlanamayan ağır hastalığı sebebiyle eski eşine ve hastane çalışanlarına aksi davranışlar gösteren narsist ama travmaları olan ‘Cemil’ oldum. ‘Evlilik Hakkında Her Şey’de eşinin tüm fikirlerini yıllarca çalıp onu manipüle etmiş ve romanlar yazdırıp kendi adını bu eserlere koymuş ünlü ve kariyerli ama hayli toksik psikopat bir katil yazar kişisine ‘Haluk’a hayat vermeye çalıştım. Bu kişilere bürünmek için gerek hayat tecrübelerim gerekse kendi ‘erkeklik’ hallerimle ilgili bazı referanslarım vardı. Özeleştiri yapıp bunları sakince derinlemesine bir analizle ele alıp sonrasında kendimi bende uyanan duygu ve tavırların akışına bıraktım. Ancak hiçbir zaman karakterimi yargılamadım ya da mağduru oynamadım. Çünkü yarattığımız karakterler hep kendisinin haklı olduğunu düşünür ve çatışma oradan çıkar. Karakterleri yargılamak izleyiciye aittir. Ortaya çıkan sonuç her zaman daha iyisi mümkün olsa da tatmin ediciydi. Çünkü sosyal medyada dizi fan’larından ve tiyatro, dizi ve sinema emekçilerinden aldığım tepkiler iz bırakıldığı yönündeydi.
- Oyunculukla ilgili en çok neyi seviyorsunuz?
Değişik, derinlikli, gerçek, yaşayan karakterler ve ruh halleri yaratma hali en çok sevdiğim tarafı oyunculuğun. Rol partnerleriyle olan aksiyon-reaksiyon paylaşımı da iyi olunca keyif verici durum daha da artıyor.
- Size göre işinizin en iyi/en zor yanları nedir?
Setler olarak düşünürsek, uzun bekleme ve hazırlık süreçlerinde aksiyon ve enerjinizi sürekli yukarıda tutmak zor olabiliyor. Tiyatrodaysa prova yapma süreci uzadıkça motivasyonu aynı seviyede tutmak mümkün olmayabiliyor. Ancak işimiz bu ve bahane üretmeden çalışmak gerek. İşimin iyi yanıysa çok renkli insanlar ve oyuncular tanıyor, onlarla sohbet edip hayatı paylaşıyor olmam. Set emekçileriyle de iletişimde olmak hoşuma gidiyor çünkü ortaya çıkan sanatsal ürünü hep beraber ortaya koyuyoruz. Çoğu zaman yoğun ve stresli iş yükünde onların da morale ve insani başka paylaşımlara ihtiyaçları oluyor.
- Kendinizi gelecekte en çok nasıl bir karakteri canlandırırken görmek istersiniz?
Shakespeare Othello’dan Lago ve Roma’ya kafa tutan meşhur Kartacalı komutan Hannibal ve Drakula en çok canlandırmak istediğim karakterler.
- İnandırıcı bir karakter yaratmak için hangi teknikleri kullanıyorsunuz? Oyunculuk tarzınızı tanımlar mısınız?
Metot oyunculuğunu daha çok kullanıyorum. Ama bu oyunculuk tarzındaki çok eleştirilen ama aslında yanlış anlaşılan rolden gerçek hayatında da çıkamama gibi bir duruma düşmüyorum. Çünkü Los Angeles’ta çok iyi bir oyuncu koçu olan Ivana Chubbuck ile çalıştım. Onunla tanışmamı sağlayan sevgili Harika Uygur’a da tekrar teşekkür ediyorum. Türkiye’ye döndüğümde aynı teknik üzerine Harika ile de fırsat buldukça çalışmaya devam ettim. Travmalarımız ve hayatımızdaki gündelik durumları kullanıp aslında rol kişisi üzerinden çözümleme gibi iyileştirici, sağaltıcı ve barışçıl bir yönü var diyebilirim bu tekniğin. Geçmişte yaşanmış bu duygulanırlar beynimizde gerçek uyarımları harekete geçiriyor diyebilirim. Ancak bir oyuncu karşısına gelen karakterleri yaratmada başka teknik veya metotları da kullanabilir. Fakat günün sonunda tüm bu tekniklerin de ötesinde rolün çağrıştırdıkları duygu ve aksiyonları gerçekçi ve inandırıcı bir şekilde aktarmak yaşamak ve akışta olmakla ilgilidir. Son olarak, oyunculuk tarzımı her geçen gün mümkün olduğu kadar akıcı, duru ve sade bir noktada yapmaya çalıştığımı söyleyebilirim.
- İçinde bulunduğunuz sektör de dahil olmak üzere her sektör rekabetle doludur. Rekabet ortamında öne çıkmak için ne yaparsınız?
Yarattığınız karakter ve iş ahlakınız sizi öne çıkarmak için yeterlidir. Mutlaka takdir edilecektir. Hırs yaparak rekabette ön plana geçilmez. Benimle sahnede rekabet edilmediği sürece -ki hiçbir oyuncu böyle bir çabaya girişmez- aslında şartların eşit olduğunu düşünüyorum. Karşımda başka bir ego durumu görürsem bir oyunculuk tavrı olarak onu sadece sahnede karakter yaratımında kullanıp işim bitince arkada bırakırım ve kişiselleştirmem. Tüm bunların yanında iyi ve yerinde bir PR veya halkla ilişkiler faaliyeti yaptığınız işlerin daha geniş kitlelere ulaşıp parlatılması köpürtülmesi için önemli. Tüm oyunculara kendi sosyal medyalarını aktif kullanmak haricinde iyi bir PR ekibiyle çalışmalarını tavsiye ederim.
- Aynı zamanda sektörünüzün stres ve baskı dolu olduğunu da biliyoruz. İşinizde baskının üstesinden gelmek için neler yaparsınız?
Set ve sahne ortamlarındaki boşluklarda mümkün olduğu kadar çok müzik dinleyip dans ederek enerjimi yüksek, stres yükümü düşük tutarım. Müzik ve dansın yüksek derece rahatlatıcı ve ilham verici olduğunu düşünüyorum.
- Oyunculuk mesleği pek çoklarına göre kaygan bir zemin üzerinde dengede durmak gibi tanımlanıyor. Sizin bu konudaki yorumunuz nedir?
Maddi kaygılarla oyunculuk yapmak veya yapamamak sanırım buradaki kasıt. Veya kariyerinizin yanlış iş, proje veya yanlış zamanda yanlış enerjilerle bulunmak sebebiyle hasar görmesi belki de. Bu yolda size rehberlik edecek bazen kişisel hırslarınız ve kısır döngülerinizde sizi uyaracak iyi arkadaş, dost, meslektaş, hatta menajeriniz olduğunda zemin daha da sağlamlaşır. Eleştiriye açık olmak ve her yeni kayıp veya kazanımdan yeni yollar, değişimler dönüşümler yaratmak amaç olmalı.
- Oyunculukta başarı mı şans mı… Bu iki kelimenin sizdeki etkisi ne oldu?
Çalışmak çalışmak çalışmak… Yılmamak. Bir heykel gibi şekil alabilir olmak. Kendiyle barışık olmak. Egosunu sadece paylaşımcı yaratımlar için kullanmak. Bunlar oldukça başarı olur ve işi şansa bırakmazsınız. Ancak doğru zaman, doğru yer, doğru kişiler ve doğru enerjiler de başarı şansınızı katlayacak fırsatlar sunar şeklinde iki kavramı birleştirmiş olayım…
- Oyunculuk kariyerine yeni başlayacak olan gençlere, işinizle ilgili ne gibi tavsiyeleriniz olabilir?
Yeni başlayacaklara tavsiyem, hedeflerini ve kariyer planlarını, stratejilerini iyi belirlemeleri olabilir. Mutlaka iyi bir oyunculuk okulunda (özel, konservatuvar veya yüksek lisans) iyi eğitmenlerden dersler almaları. Tiradlardan hariç bol bol ikili-üçlü sahneler çalışmaları. Çünkü oyunculuk etki-tepki ve sahne partneriyle gerçek ve inandırıcı ilişki kurmak üzerine kuruludur. Disiplinli olmak ve yılmamak önemli. Hata yaparak, cesur olarak, deneyerek ve kalbini tam açarak ilerlemek önemli. Oyuncunun ayıp, günah, yasak gibi engelleri olamaz. Kendi iç dünyasını kendisiyle dürüst olarak herkese açabilmek ve paylaşımcı olmak inandırıcı karakterler inşa etmede en büyük anahtardır. Tiyatro, sinema eserlerini takip dışında mutlaka psikoloji, sosyoloji, tarih, edebiyat okumak gerekli. Yaygın yapılan yanlış tiyatro ve sinema (kamera) oyunculuğu farklıdır demektir. Tiyatro ve sahneyi bilmeyen oyuncu olamaz. Kamera önü oynamak daha teknik ve yalın bir durumdur ve sahne temeli olan kolaylıkla yapılabilir. Çok kısa zamanda iyi projeye girip sadece ünlü olmak gibi popüler bir itkiyle oyunculuğa giren çok aldanır ve aldatır.
- Son olarak, yeni projeleriniz var mı?
Şu anda dinleniyorum ve gelen teklifleri değerlendirip senaryoları okuyorum. Ulusal kanallar ve dijitalde konuşulan bazı işler var. Ancak henüz resmi açıklama yapmak için erken. Tiyatro sahnesine özellikle bir müzikalle geri dönme niyetim var. Sürpriz olarak kalsın diyelim.