“Duygusal beslenme genel olarak, olumsuz duyguları bastırmanın veya yatıştırmanın bir yolu olarak yemek yemektir” diyor Duygusal Beslenme Koçu Verda Çakan. Kendisiyle yeni kitabı “Sevgi Karın Doyurur” üzerine konuştuk.
“Sevgi Karın Doyurur” isimli yeni kitabınızda neleri anlatıyorsunuz?
Kitap, benim kendi duygusal beslenme yolculuğumu anlatıyor. Çocukluk dönemimden başlayan kilo problemimin altında yatan bilinçaltı duyguları ve bu duyguları, günümüze kadar nasıl dönüştürdüğüm ile ilgili. Duygusal beslenme ile yaptığım hafifleme yolculuğumu paylaşıyorum. Kilo, diyet, rejim gibi hayatımızda var olan bu kelimelerin yerini hangi kelimelerle değiştirebileceğimizi ve hangi duygularımızdan dolayı sürekliliği sağlayamadığımzı anlatıyor. Aslında kısaca yeni nesil beslenme kitabı diyebiliriz. Beden, zihin bütünlüğünü nasıl sağlayabileceğinizi, farkındalığınızı nasıl artırabileceğinizi anlatan bir yolculuk kitabı.
Kitabınızın yanı sıra duygusal beslenme koçluğu veriyorsunuz. Duygusal beslenmenin açılımı nedir?
Duygusal beslenme genel olarak, olumsuz duyguları bastırmanın veya yatıştırmanın bir yolu olarak yemek yemektir. Yapılan birçok araştırmada, çoğu insanın normalin üstünde yemek yemesinin yüzde 75’inin duygusal duruma bağlı olduğu ortaya çıktı. Kızgınlık, öfke, yorgunluk, bitkinlik, depresyon, yalnızlık, güvensizlik, yetersizlik, suçluluk, kıskançlık, mutluluk, kaygı, endişe, asabiyet, hayal kırıklığı, boşluk hissi, umutsuzluk, üzüntü, keder, korku; bunlara sebep olan duygulardan bazılarıdır.
Beslenmeyle psikoloji arasındaki ilişkiyi nasıl anlatırsınız?
Beslenmeyi bir buzdağının tepesi, psikolojiyi ise o dağın görünmeyen kısmı gibi düşünebiliriz. İkisi, bir bütündür. Her insanın, her olaya tepkisi farklı olabilir. Psikolojimizdeki değişiklikler, çocukluğumuzdan gelen bilinçaltı travmaları, sosyal veya iş hayatımızda yaşadıklarımız beslenmemize; dolayısıyla bedenimize yansır. Tıpkı, yalnız hissetiğimizde canımızın genellikle tatlı istemesi gibi.
Hangi yiyecekler hangi duygunun dışarıvurumu?
Ekmek, pilav ve makarnanın yatıştırıcı etkisi vardır. Özellikle ekmek, bilinçaltımızı ve zevk merkezimizi uyuşturur. Nişastalı yemeklerin altında, korku ve gerginlik duyguları vardr. Yüksek yağ içeren kızarmış yiyecekler yiyerek de içimizdeki duygusal boşlukları yağ ile doldurmaya çalışırız. Kuruyemişler eğlence eksikliğini simgeler; onları çıtırdatarak içimizdeki öfke ve kızgınlıkları bastırmak isteriz. Ayrıca isteyip de yapamadığımız değişiklikler yüzünden kendimize kızdığımız durumlarda hem yağlı hem de çıtır yiyecekler yemek, beynimizin haz merkezini rahatlatır.
Kitabınız için “yeni nesil beslenme” kitabı dediniz bu beslenme türünün çıkış noktaları neler?
Yeni nesil beslenme, kişinin yalnızca kendi doğru beslenmesini ve bedeni için en iyi olan yöntemi bulmasından geçiyor. Beslenme dediğimiz, yalnızca yiyeceklerden ibaret değildir. Beden zihin ve ruh beraber çalışır. Düşünce değişmeden beden de değişmez. Değişir gibi olur ama sürekliliği sağlanamaz. Bilinçaltında biriktirdiğimiz birçok duygu ve düşünce bedenimize yansır. Beslenmeyi holistik olarak; bir diğer deyişle, bütünsel olarak ele almalıyız. Ruhu ve bedeni aynı anda beslediğimizde dengeli beslenmiş oluruz. Yeni nesil beslenme; ruh, zihin ve bedenin aynı anda ve dengede beslenmesidir.
Kitabınızın son bölümünde bulunan alıştırmalar kısmı gerçekten çok ilgi çekici, okuyuculara bu bölüm ile ilgili tavsiyeleriniz nelerdir?
Kitabın yalnızca son bölümünde değil, aralarda da bazı alıştırmalar bulunuyor. Ancak özellikle kitabı okuduktan sonra mutlaka zaman buldukça alıştırmaları yapmalarını öneriyorum. Bu alıştırmalar zaten tek seferde yapılması gerekmiyor. Ara ara geri dönüp not almaları kendilerinin daha önce hiç farkına varmadıkları duygu ve alışkanlıkları görmelerini sağlayacağından eminim. Bu alıştırmalar arasında tatlı krizlerini, tıka basa yemeği önleyici ve en önemlisi vazgeçemedikleri alışkanlıkların nereden geldiğini anlamalarını sağlayacak bir yolculuğa çıkaracak onları. Bu alıştırmalar benim başlıca Harvard Üniversitesi’nden başlayarak İngiltere’nin en önemli üniversitelerinden aldığım eğitimleri birleştirip yaptığım ve birçok araştırmanın sonucu olarak ortaya çıktı. Bu beslenme yolculuğunu tamamiyle artık bir düzene sokmak isteyen kişiler için gerçekten çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Mindfulness ile duygusal beslenmenin önüne geçebilir miyiz?
Mindfulness, anda kalmak çok önemli. Geçmiş ile geleceği ayırabilirsek, duygusal beslenme sendromu olarak adlandırdığım yeme bozukluklarını çok daha kısa sürede çözebiliriz. Geçmişten gelen duygularımız ve gelecek kaygılarımız, beslenme problemleri yaşamamıza yol açıyor.
Yeni kitabınızda okuycuları neler bekliyor? Kimler kitabı mutlaka edinmeli?
Kitap, yalnızca kilo sorunu yaşayan kişiler için olmadığını söyleyebilirim çünkü aslında sağlıklı bir beden için zihnimizin ve bilinçaltımızın ne kadar önemli olduğunu da anlatıyorum. Kitap ayrıca duygularını yiyen kişiler tarafından da tercih edilmeli. Sinirlenince, öfkelenince, yalnız olduğumuzda, yemek yiyerek mutlu olmaya çalışmanın altında neler yattığını farkına varmak isteyen kişiler tarafından, artık sürekliliği sağlayıp kilo vermek, hiç almamak veya neden istediği kiloya ulaşamadığını keşfetmek isteyen kişiler tarafından okunmasını tavsiye ediyorum.