Günümüzde artık hepimiz iyi olmanın yollarını arıyoruz. Yoga eğitmeni, aile dizilimi uzmanı Yöntem Yurtsever, farklı ekollerle iyi olma yolculuğumuzu yazıyor.
Yeni çağın ilgisi kendini keşfetmek, algıyı klasikleşmiş eski bakış açısının dışına çıkarmak olmuş. 60’ların çiçek çocuklarından 70’lerin yaratıcılığı 80’lerin asi ruhuna devam ederken bilince ekilen o tohumun etkisi hala sürüyor. Başka bir yaşam mümkün sloganı ile büyük bir arayışın içinde temel konu kişinin sadece kendisini değil aslında bütün insanlığa ait bir iyi olma halini araması ve bunu da birbirine taşıması görünüyor. Geçmişten bugüne bakınca yüzyılların benzer ruhsal rehberliği, insanların kalplerinden sözlerine oradan da bize kadar bugünlere ulaşmış. İç dünyanda sadeleşirken dış dünyada zenginleşmek, bu ikisi arasında da dengede kalmak en değerli becerilerden birisi olmuş.
Farklı ekoller evrenin, bilincin yolculuğunu ararken bugün artık bilimin de bu arayışa katıldığını görüyoruz. Ve fark ediyoruz ki zihin hem etkilenen hem etkileyen bir yapı. Hayallerden, sözlerden, değişimden ve eylemden etkileniyor ve neredeyse aynı şekilde etkiliyor. Bir yandan zihinsel olarak saflaşıyor, fırsatlara izin vererek ise niyetlerimizin gerçekleşmesine olanak yaratıyor gibiyiz.
Günümüzde artık hepimiz iyi olmanın yollarını arıyoruz. Reiki ile çakralarımızı şifalandırıyor, nlp ile kelimelerin gücü diyoruz, kuantum inancın, pozitif hayallerin sonuçlarını hızlandırıyor, meditasyon ve mindfulness ile beyinde yeni nöron bağlantıları sağlıyor, artık bize hizmet etmeyenleri işlevsiz bırakıyoruz. Aile dizimi ile aile karmamızdan gelen ruhsal mirası fark ediyor ve bedensel zihinsel özgürleşme için kabullenme ile yeni bir farkındalık düzeyine geçiyor, regresyon ile anılarımızın arasından özgürleşmemize engel olan anlara gidiyor çözümlemeyi buluyoruz.
Yoga omurga sağlığımızı sağlarken zihinsel ve ruhsal olarak kendimize şefkatli bir alandan yaklaşmamızı sağlıyor, pilates ile iç gücümüzü kontrol ederek merkezleniyoruz, duruş bozukluklarımız hızlıca düzeliyor. Bütün bu çalışmalar çok kişişel çok içerden kendimize uzattığımız bir el gibi bizi yükseltiyor. O en nihayetinde olmak istediğimiz ben’e bizi yaklaştırıyor. Ne kadar şanslıyız.
Peki bu ne kadar gerçek? Gerçek iyilik nerede, gerçek iyi hissetmek nerede, geldiyse ne kadar uzun süre bizimle kalıyor. Zihnimiz koştur koştur bir cevap ararken, aldığımız hangi cevapla tamamlandığımızı hissedeceğiz. Duyarlı ve özgün doğamızı suçlu, eksik, günahlar içinde olduğu kanısına varmadan iyi hissetmek, hatalarımızdan ders almak mümkün mü?
Bilgeler ve bilim adamlarının söylediği en temel şey, yaptığımız eylemi gerçek duygularımız ile yaşamanın en büyük zenginlik olduğu. Yani -mış gibi değil, en içerden bir sanatçı gibi yaşamak. Sanatçı yaratıcı, özgün ve özgür olduğunda yaratabilir. Diğer türlüsü kendini beslemek yerine dışarı giden bir bakış açısı olduğundan benzer ve taklit bir yaşamdan öte gidemez, bize güç veren enerjimizi de düşürür, fakat en önemlisi gerçeği kaçırmaya neden olur. Eve dizilen kitaplar gibi bizi bir gün okunmak üzere bekler. Aldıkça sevinir, hakkını veremedikçe üzülürüz. Enerji kaçağının önünü kesmenin en iyi yollarından birisi bir plan yapmak ve bu planda kendimizi artı- eksi diye düşündüğümüz bütün yönlerimizle ortaya yatırmak olacaktır. Bundan sonra artık isteğimiz arzumuz ne ise ona doğru yol almamız mümkün olabilir. Kişi yükseldiği ve düştüğü alanları bilirse ancak istikrarlı ve dengeli, bir yaşamın kapısını aralayarak iyi hissedebilir. Diğer türlüsü en marka bile olsa başkasının kıyafetini giymek gibi üstümüze tam oturmaz, dilimizde eksik bir tat bırakır.
Zaman bizden anın tadını çıkarmamızı isterken, bir yandan da gerçek isteklerimiz fark etmemiz ve gerçekleştirmek için sabırla devam etmemiz gerektiğini söylüyor. Hayatın sürekli değiştiğini ve fırsatlarla dolu olduğunu hatırlatıp yanlış bir tutum içinde kaybolmaktansa gerçek doğamıza yapılmış tutarlı bir yatırımın değerini anlamamızı istiyor. Böylece kendimizi istikrar, içsel dürüstlük ve eylemsel çaba ile sınırlı benliğin deneyimi yerine bizi yüksek ve güçlü bir planın hareketine dahil eden o içsel teslimiyette bulabiliriz.
Biz seçeriz, gerekenleri yaparız ve yollar açılır. Asıl iyi hissediş, insanın kendisini kendisinden büyük bir güç ile de beraber hareket edebildiğini fark ettiğinde başlar. Buna tamamlanma da diyebiliriz. Anlatması zor, yaşaması derin, en güvenli ve korunuyor hissettiğimiz o duygu, birlik, saflık, özveriyi rehber alıp kendi yolumuzu aydınlatmaya karar verdiğimizde güneş gibi hayatımızda doğmaya başlar.