Bodrum’da yer alan Zai Yaşam, Ahmet Güneştekin’in “Kutsal Ağaçlar” adlı kişisel sergisine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.
Koleksiyoner ve iş insanı Yunus Büyükkuşoğlu’nun kurucusu olduğu ve eşi Derya Büyükkuşoğlu ile birlikte yönettiği Zai Yaşam, edebiyat, sanat ve gastronomiyle iç içe geçmiş bir yaşam deneyimi sunmayı amaçlayan yeni nesil bir kütüphane. Zai Yaşam içinde kurulan sanat galerisi Art Zai’nin aynı zamanda açılış sergisi olacak “Kutsal Ağaçlar” 18 Haziran – 28 Temmuz 2021 tarihleri arasındaki izlenebilir.
Güneştekin’in geleneği şimdiye taşıma düşüncesiyle yorumladığı işlerine ve ağaç haritalarının dairesel yapısını anımsatan formlarla çalıştığı yapıtlarına yer veren “Kutsal Ağaçlar”, sanatçının farklı ifade araçlarından yararlandığı işlerini bir araya getirerek bakış açılarının ve yöntemlerin indirgenemez çoğulluğuna vurgu yapıyor. Sergide, sanatçının yaratıcı denemelerinin özünü yakalayan, algı ve duyguları için görsel bir eşdeğer yarattığı bronz heykelleri, geçmiş uygulamaların dışında kalarak yaptığı seramik işleri ve mitolojik öğeleri, optik yanılsamaları yaratan yarıkürelerin yanı sıra, işlerin yüzeyinde ortaya çıkan üç boyutlu yarıkürelerle bütünleştirdiği işleri sergileniyor.
“Kutsal Ağaçlar”da sergilenen Gelene–ek adını verdiği çalışmalarının temel felsefesini sanatçı –ek ifadesine yüklediği anlam üzerine kurmuştur. Gelenek ifadesinin gelene–ek biçiminde kullanımı gelenek ve onun elde ediliş biçimi olan deneyimin şimdiye taşınma tasarısıdır. Gelene–ek, geçmişte kalan ve bugüne olduğu gibi taşınmak isteneni değil, kopmaksızın devam eden bir bütünü ifade eder. Bu devamlı değişen, çoğullaşan bütün ancak kesintisiz olarak yorumlandığında canlı kalır. Geçmişten bugüne tekrar eden, uzanan, kalan, gelen bir ek vardır. Bu ekin kesintiye uğraması düşünmenin de kesintiye uğraması demektir.
Güneştekin geçmişten gelenin, geleceğe dönük bir ekinin olduğunu ve bu süreklilik sayesinde yaşanan şimdiden çocukluğunun en uzak anlarına, ışığa form vermeyi düşlediği zamanlara, kesintisiz olarak geri gidebildiğini söyler: Olup biten olayları anlattığımda belleğimden çıkardığım bu olayların bizzat kendisi olmayıp bu şeylerin bende bıraktığı izlerdir. Artık var olmayan çocukluğum var olmayan zaman içindedir; fakat onun bıraktığı izi şimdiki zamanda görebilirim, çünkü belleğimde barınmaya devam eder. Şeylerin geçip gittikten sonra bıraktıkları izlenim, anlar geçip gittikten sonra da varlığını sürdürür; sanatçının ölçtüğü şey orada olandır. Geçmişten edinilmiş deneyimi şimdiki zaman içinde harekete geçirme pratiği arasındaki bağ kavramsallaştırdığı gelene–ek ifadesinde ortaya çıkar.
“Kutsal Ağaçlar”da sergilenen tuval üzerine çalıştığı işlerinde sanatçı hareketin ve sonsuzluğun evrensel sembolü olan daire üzerine kurulu sarmal yapıyı mitolojik öğelerle birleştirir. Sanatçının çocukluğunda çizdiği ilk şekiller arasında olan bu sarmal yapı, eşmerkezli daireler, bir ağacın halkalarından su üzerindeki dalgalanma desenlerine kadar çok sayıda doğal düzenlemeyle belleğine yerleşmiştir. Sanatçının bu işlerinde yüzeyde, dairesel ağaç haritalarında olduğu gibi, halkalar veya iç içe geçen güneş patlamaları merkezî bir kökle başlar, diğer sıralar ortadan dışa doğru genişler. Bununla birlikte, bazılarında bir dizi parçalı halka ve yan yana hücreler de kullanır. Her bir hücrenin alanı çoğu zaman birbirine geçen belirli bir yoruma ve renge karşılık gelir. Sanatçı bu yorumlama alanını, anlamsal yapının oluşturucu öğesi olarak mitolojik bir kabukla örterek inşa eder.