Imperfectionists Copenhagen markasının kurucusu ve sürdürülebilir moda yazarı Dilayla Kopuz, 40. yılı kutlanan Londra Moda Haftası’ndan defilelerden ve etkinlikler detayları happyfashionandfood.com için yazdı.
Londra Moda Haftası’nın 40. yıl dönümünü kutladığımız bu sene moda haftasını oldukça yoğun geçirdim. Haftam Debenham’s’ın yeni Warehouse koleksiyonunun özel tanıtımıyla başladı. Soho’da gerçekleşen davet çok keyifliydi. Sonrasında Helen Anthony defilesi ve Helen Anthony’nin Mayfair’daki mağaza açılışı, Conde Nast College mezunlar günü daveti derken defileden PR etkinliklerine koşturduğum yoğun bir haftayı birçok tasarımcının uluslararası platformda yeteneklerini sergilemesine ev sahipliği yapan Global Fashion Collective ile sonlandırdım. Bu etkinlikte izlediğimiz üç defile, modanın geleceğine dair çarpıcı ipuçları sundu.
Global Fashion Collective defilesi için Shoreditch’de konumlanan defile alanına geldiğimizde bizi kapıda mükemmel bir ekip karşıladı ve bolca fotoğraflarımız çekilip öne VIP olarak 3 tasarımcımızı izlemek için yerimize geçtik.
İlk tasarımcımız ve benim de içlerinde en çok beğendiğim tasarımcı Eduardo Ramos oldu. Renk tonlarından feminen siluetlerle inovatif ve cesur bir koleksiyon gördük. Eduardo’nun koleksiyonu, zarafeti cesur detaylarla birleştirerek modern kadının gücünü ön plana çıkarıyordu. Özellikle dalgalanmalı kumaşlar ve baskıların kalitesi tasarımların özgünlüğüne de yansımıştı.
İkinci tasarımcımız Shino markası oldu, daha ağırlıklı olarak Asya kültürünü gördüğümüz bir koleksiyon bir şarkıcı eşliğinde sunuldu. Dantel detayları, volanlar ve katmanlar koleksiyona romantik ve teatral bir hava kattı. Siyah, kırmızı ve derin mor tonlarının ağırlıklı olduğu koleksiyonda, gotik esintilerle modern dramatik bir çizgi yakalandı. Shino tasarımları, podyumu adeta bir sahneye dönüştürerek izleyicilere sanatsal bir deneyim sundu.
Üçüncü ve sonuncu olarak gördüğümüz tasarımcımız İspanya’dan Lenifro markası oldu. Metalik kumaşların ve yapılandırılmış kesimlerin bir araya geldiği parçalar, hem fütüristik hem de sofistike bir havadaydı. Koleksiyon, güçlü omuz detayları ve özgün silüetlerle dikkat çekerken, zamansız şıklığı modern dokunuşlarla harmanladı. Tasarımların gücü ve kalıpların mükemmel kumaş tercihleriyle birleştiren vizyoner bakış açısı, koleksiyonun ana temasını oluşturuyordu ve izleyicilerde derin bir etki bıraktı.
Sürdürülebilirlik bilinciyle hem de kapsül gardırop felsefesiyle uyum içinde olan tasarımları gördüğümüz bir defile oldu ve dramatik ve teatral tasarımlar ise moda dünyasında duygusal ve sanatsal anlatıların yerini sağlamlaştıran tasarımcılar bizlere özel bir deneyim sundu. Londra Moda Haftası, sadece İngiliz tasarımcılarla sınırlı kalmayan, küresel bir moda platformuna dönüşerek modanın sınırlarını yeniden çizdi.