Acıbadem Üniversitesi’nin yaratıcı fikirlerin yayılması amacıyla düzenlediği 2024 TEDx Acıbadem University etkinliği, “Frekans” temasıyla 26 Ekim 2024 Cumartesi günü Acıbadem Üniversitesi Kerem Aydınlar Kampüsü’nde gerçekleşti. Alanlarında uzman isimler “Frekans”ı değerlendirdikleri ilham veren konuşmalar yaptı.
Farklı disiplinlerden konuşmacıların dünyayı değiştirebilecek eğitici ve ilham veren düşüncelerini, ezber bozan fikirlerini paylaştıkları TED organizasyonunun, “Paylaşmaya Değer Fikirler” yaklaşımıyla hayata geçirdiği TEDx platformunda kişiler ve organizasyonlar, kendi yerel etkinliklerini yapabiliyorlar. Her yıl 170 ülkede üç binden fazla TEDx etkinliği düzenleniyor. Acıbadem Üniversitesi öğrencileri tarafından ACUMSA’nın desteğiyle ilki hayata geçirilen “2024 TEDx Acıbadem University” etkinliğinde “frekans” temasıyla dünya çapında alanında tanınmış konuşmacılar bir araya getirildi. İlham veren program boyunca değişim, yenilik ve ilhamın bir araya geldiği enerji dalgasının – frekansın izi sürüldü. Bu güç sayesinde topluma ve dünyaya ışık tutacak fikirlerin yayılmasına vesile olmuş konuşmacılarla sınırları zorlayan, geleceğe ilham veren adımlar atıldı.
İlham verici fikirler her şeyi değiştirebilir
Etkinlik danışmanı Doç. Dr. Cemaliye Akyerli Boylu, “TEDx etkinlikleri TED’den bağımsız ancak benzer nitelikte olup lisansla düzenlenir. TEDx, bir etkinlikten öte dünya çapında prestijli bir kültür topluluğudur. Birçok önemli üniversite bu topluluğun parçasıdır. Bugün Acıbadem Üniversitesi olarak biz de bu prestijli topluluğa katılıyoruz. Etkinliğimizin sahnemizden ilham verici fikirlerin yayıldığı bir kültüre dönüşeceğine inanıyoruz. Üniversitemize bu etkinliği kazandırdıkları için lisans organizatörü Begüm Yılmaz’a, desteklerini hiç esirgemeyen Zeynep Aydınlar Eröğüt’e ve emeği geçen tüm ekibe çok teşekkür ediyorum.”
İyinin frekansı nedir?
Frekans, sandığımızdan çok daha fazlası; yakaladığımız ve yakalayamadığımız frekanslarla yepyeni frekanslar üretiyoruz. Ve bütün bu frekanslar, zamanın ve yaşamın frekansı içinde onları da değiştirerek akmaya devam ediyor. Peki, aynı frekansların birbirlerini aynı yönde güçlendirmesi mi daha iyidir yoksa farklı frekansların birbirlerini sönümleyip birlikte yeniden bir frekans üretmesi mi? Aynı müziği farklı frekanslarda dinleyince neden kendimizi farklı duyguların içinde buluruz? Neden herkes aynı şeye bakıp farklı frekansta sonuçlar üretir? Aynı frekansta buluşmak mümkün müdür? Zaman hep aynı frekansta mı akar? Hayatın frekansı tanımlanabilir mi? İşte TEDx Acıbadem University etkinliğinde bu sorulara düşündüren, ilham veren ve harekete geçmeyi tetikleyen yanıtlar arandı.
Heyecan veren konuşmalar yoğun ilgi gördü
TEDx Acıbadem University etkinliğinde Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Saadettin Eskiçorapçı, konuşmasında sağlık sorunlarında samimi iletişimin aynı frekansta buluşmayı sağladığına odaklanırken, Mühendis ve Bilim İnsanı Prof. Dr. Hilmi Volkan Demir, nanokristallerin ışıma frekanslarını kontrol edebildikleri için aygıtlarda çok renklilik teknolojisine ulaştıklarını anlattı.
Şımart Teknoloji Kurucusu ve CEO’su Mustafa Emrah Babur, konuşmasında yeni bir ürün ya da teknoloji geliştirirken karşılaşılabilecek olası engelleri aktardı. Biyoteknoloji Girişimcisi Büşra Köksal, ilham veren konuşmasında başarı için inancı diri tutmanın çok önemli olduğuna değinirken, Profesyonel Vücut Geliştirme Antrenörü Barış Okan Belovacıklı, paylaştıkça ortak frekansta buluşmanın mümkün olduğuna vurgu yaptı. Medibulut ve Sekizbir Kurucu Ortak ve Yöneticisi Eren Demir, konuşmasında Silikon Vadisi’ndeki projelerin başarı sırlarını paylaşırken, Profesyonel Koç, Eğitimci ve Yazar Gökhan Müftüoğlu, meslek seçimi aşamasında yeteneklerin üzerine gidilmesi gerektiğine odaklandı. The Purest Solutions CMO ve CDO’su Hazal Evliyaoğlu, başarı için değişime adapte olmanın önemine değinirken izleyicileri sürdürülebilirliğe katkıya davet etti. Espresso Bar Kurucusu Sam Çeviköz, fırsatları fark edip değerlendirmenin iş hayatında başarı için önemini aktardı. TEDx Acıbadem University etkinliğinin son konuşması ise Yemeksepeti CEO’su Mert Baki’ye aitti. Mert Baki, ilgiyle izlenen konuşmasında başarı ve liderlik için öğrenmenin gücüne odaklandı.
“Sağlıkta aynı frekansta buluşmak şart” – Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Saadettin Eskiçorapçı
Üroloji Uzmanı ve Prof. Dr. Saadettin Eskiçorapçı, konuşmasına erkeklerin kendilerinde yaşadıkları ürolojik problemlere olan mesafeli yaklaşımlarından bahsederek başladı. “Konuşulmayan Erkeklik” kitabının da yazarı olan Prof. Dr. Saadettin Eskiçorapçı, bu tür sorunların partnerle veya eşle beraber aşılmadığı durumlarda olumsuz sürecin çiftler için hayat boyu devam ettiğini aktardı. “Erkekler kendilerinde yaşadığı bu tür meseleleri güçle eşdeğer olarak görüyor. ‘Güçsüz olmaktansa ölümü bile yeğlerim’ noktasına geliyor yani erkekler asla konuşmuyor! Sırf bu sebeple kendi kendilerine yanlış bir takım bitkisel tedavilere yöneliyorlar oysa bize gelseler her sorunun bir çözümü var” diyen Prof. Dr. Saadettin Eskiçorapçı, bu noktada frekansın önemini şu sözlerle vurguladı: “Sorunlara herkes kendi frekansından baktığı için iletişim kurulamıyor. Halbuki sağlıklı iletişim sayesinde konuşulmayanları konuşmakla başlayacak her şey ve böylece sağlık için ortak frekansta buluşulacak.”
“Nanokristallerin ışıma frekanslarını kontrol edebiliyoruz” – Mühendis ve Bilim İnsanı Prof. Dr. Hilmi Volkan Demir
Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi, Nanotekonoloji Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı, Mühendis ve Bilim İnsanı Prof. Dr. Hilmi Volkan Demir, “Nanokristallerin Renkli Dünyası” başlıklı konuşmasında nanokristallerin ışıma frekansını ayarlayabilmenin nelere imkan verdiğini detaylarıyla paylaştı. NTU Singapur Üniversitesi işbirliğinde araştırma grubuyla çalışmalarını sürdüren Prof. Dr. Hilmi Volkan Demir, nanokristallerin sihirli dünyasını ışıma frekanslarını ayarlayabildikleri harika yapılar olarak özetledi: “Rengarenk nanokristaller, aslında boyutları son derece küçük olan yarı iletken taneciklerdir. Bu taneciklerin boyutlarını çok iyi kontrol edebilmemiz en önemli kritik özellikleridir. Büyükten küçüğe geçerek bunların ışıdığı enerji aralıklarını artırabiliyoruz; dolayısıyla ışıma frekansını büyütüyor, yani dalga boylarını küçültüyoruz.” İşte bu noktada frekansın önemini vurgulayan Prof. Dr. Hilmi Volkan Demir, bu sayede elde ettikleri teknolojileri de şöyle özetledi: “Kuantum noktalarıyla üstün kalitede beyaz ışık elde edebiliyoruz, bu aydınlatma için değerli. Büyük hacimli nanokristallerde 1 litrede 60 gramdan fazla kuantum malzemesi elde edebiliyoruz. Tipik olarak bir televizyonun için 1 gramdan az bu tür renk dönüştürücü malzeme gerekiyor. Dolayısıyla bir litre ile 60’dan fazla televizyona kritik malzemeyi sağlamış oluyoruz. Renk kalitesinin arttığını gözle bile görebiliyoruz, renk gamını maksimum derecede artırıyor. Nanokristallerin kaliteli aydınlatma, ekranlarda renk dönüşümüyle zenginleştirmeye ek olarak lazer teknolojisinde yüksek optik verimlilik için de faydaları var. Bu şekilde frekansı kullanarak farklı dalga boylarında bu tür aygıtları sunduk. Bununla beraber geliştirdiğimiz nanokristaller bugün dünyada birçok yerde kullanılıyor. Frekans ayarlayabilmek ya da değiştirebilmek harka bir araç, çok renklilik süper bir sonuç oldu.”
“Üretimde karşılaşacağınız engeller sizi pes ettirmesin” – Şımart Teknoloji’nin Kurucusu ve CEO’su Mustafa Emrah Babur
Türkiye’nin ilk robot süpürgesini üreten ve tasarım ödülü alan Şımart Teknoloji’nin Kurucusu ve CEO’su Mustafa Emrah Babur, konuşmasına küçüklüğünden beri elektronik cihazlara olan ilgisinden bahsederek başladı. Çocukluğunda priz sökerek başlayan macerası lise yıllarında her türlü elektrikli aletin tamiratına kadar sürmüş. Çin’e giderek Shenzen Üniversitesi’nde yazılım ve üretim üzerine eğitim alan Babur, 2019 yılına kadar yurt dışında üst düzey yöneticilikler yaptıktan sonra Türkiye’ye kesin dönüş yapmış. 2020 yılında ise bir Türk mühendis olarak elektronik ve yazılım alanlarında edindiği deneyim ve tecrübelerle Şımart Teknoloji’yi kurmuş. Babur konuşmasında robot süpürgeyi geliştirip patent alma sürecine kadar yaşadığı yolculuğu şu sözlerle aktardı: “Her işin başı zor ve meşakkatlidir; biz de evlerimizde gece gündüz demeden tasarımından yazılımına kadar tüm teknik altyapıyı inşa ettik. Bunu üretime dökebilmek ve pazarlamak için şirket kurduk, ekip oluşturduk, eksikleri tamamladık. Eğer bir ülke yüksek katma değerli ürünler üreterek kalkınmak istiyorsa, bu plan ve programlamalar kesinlikle çok doğru yapılmalı. Biz her türlü engele rağmen pes etmedik ve Türkiye’nin yerli tasarım ödüllü robot süpürgesini yaptık. Doğru zamanda, doğru yerde, doğru kişilerle doğru ürünü yapmayı başarabilirsiniz ama yine de üretici olarak dünyanın her yerinde farklı problemle karşılaşabilirsiniz.” Babur, üretim sürecinde pes etmemenin önemini vurguladığı konuşmasını Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün nasihat gibi gördüğü şu sözüyle sonlandırdı: “Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini, daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar.”
“Asıl başarı yaptığınız işe olan inancınızı diri tutmak” – Biyoteknoloji Girişimcisi Büşra Köksal
Nişasta bazlı atıklardan biyopolimer üreten PM Biomaterials şirketinin kurucusu Büşra Köksal, sürdürülebilirliği odağına alan çalışmalarıyla ilham veren bir isim. Köksal, konuşmasında bu alana yöneliş hikayesi, eğitimi ve çalışma süreci sırasında yaşadıklarını konuşmacılarla paylaştı. Köksal, Türkiye’de neredeyse tüm girişimcilik programlarına katıldığını söyledi ve ekledi: “Bu programlarda size yolun zor olacağını söylüyorlar fakat işin yüzde 95’inin aslında kendi dayanıklılığınız ve iç mücadeleniz olduğunu öğretmiyorlar. Ben bunu yolda öğrendim ve gördüm ki gerçek başarı dışarıdaki insanların gördüğü sonuçtan öte, yine kendinizi inşa etmenin bir parçası. Başarı çok çalışmaktan öte, başarılı olacak bir karakter yaratmakla ilgili. Evet, şu an amiral gemisi şirketlere biyoplastik tedarik eden bir şirketimiz var ama asıl buradaki zafer şirketimizin büyüklüğü değil, benim her sabah kalkıp hala her zorluğa rağmen buna devam etmem, hâlâ kendime ve bu işe olan inancımı diri tutmam.” Köksal, ilham veren konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: “İnsan kendini bulmaz, kendini inşa eder ve her adım, her seçim aslında varoluşunu yeniden şekillendirir. Kendinizi aramak için yola çıkmak zorunda değilsiniz çünkü zaten oradasınız.”
“Paylaştıkça ortak frekansta buluşmak mümkün oluyor” – Profesyonel Vücut Geliştirme Antrenörü Barış Okan Belovacıklı
Ankara Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği mezunu iş insanı, profesyonel vücut geliştirme antrenörü Barış Okan Belovacıklı, konuşmasına frekansın kelime anlamına odaklanarak başladı. Frekans kelimesinin hem jeofizik mühendisliği alanında hem de fitness alanında önemli bir kelime olduğunu vurgulayan Belovacıklı, jeofizik mühendisliği bölümünün neredeyse frekans kavramı üzerine kurulmuş bir bilim dalı olduğunu belirtti. Fitness alanında ise frekansın yani haftalık program sıklığının çok önemli olduğunu aktardı. Barış Okan Belovacıklı, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Beni takip edenler bilir, farklı hobilerim var, yalnız başıma kamplara gitmeyi seviyorum. Bana o huzuru veren ortamın bir frekansı; her maddenin bir frekansı var. Her insanın farklı bir frekansı var. Her insan, her canlı farklı bir titreşim enerjisi. Kamptaki ortamın frekansını belirleyen nedir? Ağacın frekansı, toprağın frekansı, oradaki yabani hayatın frekansı; bunların kolektif frekansı ortamın frekansını belirliyor ve o ortamın bir frekansı oluyor. Ben o frekansla uyumlu olduğunu düşünüyorum. Orada huzurlu ve güvenli hissediyorum kendimi.” Barış Okan Belovacıklı, konuşmasının sonunda ise frekansın paylaşıldıkça hissedildiğini vurguladı: “90’lı yıllarda sosyal yaşam farklıydı. Sinemaya gidiyorduk, bir salon dolusu insan filmi izlerken gülüyor, aynı frekansta buluşuyorduk. Mahallede yaptığımız maçları, su savaşlarını, atari oyunlarını hatırlıyorum; bunlarda arkadaşlarımızla hep aynı frekansta buluşuyorduk. Kendimi mutlu, keyifli ve güvende hissediyordum. 90’lı yıllar harikaydı demiyorum, sadece ben bu dönemin frekansına alışık olduğum için böyle yaşıyorum. İşte bu sebeple hala 90’lı yıllardaki alışkanlıklarımı sürdürüyorum.”
“Başarı için asıl çalışma alanına odaklanabilmek gerekiyor” – Medibulut ve Sekizbir Kurucu Ortak ve Yöneticisi Eren Demir
Medibulut ve Sekizbir Kurucu Ortak ve Yöneticisi Eren Demir, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Bilişim Sistemleri Mühendisliği’nde lisans ve Boğaziçi Üniversitesi’nde Mühendislik ve Teknoloji Yönetimi bölümünde yüksek lisans eğitimini tamamlamış. Ardından Amerika’da Silikon Vadisi bölgesinde yazılım geliştirme uzmanı olarak çalışan Eren Demir, konuşmasında kültürel ve ekonomik altyapının başarıya dolayısıyla girişimciliğe olan etkilerine odaklandı:
“Gün içinde çalışma yaptığımız alanın dışında belli bir frekansta hepimiz bazı sorunlarla karşılaşıyoruz. Tabii hiç farkında olmadan, onlarca, yüzlerce çözüm üretiyoruz. Oysa bunlar farkında olmadan zamanımızı, eforumuzu ciddi oranda alıyor ve bizi asıl odaklanmamız gereken konulardan, çalışma alanlarımızdan uzaklaştırıyor.” Eren Demir, Silikon Vadisi’nde girişimlerin başarılı olmasını da odaklanmaya imkan sağlanmasına bağlıyor: “Girişimciler veya işini yapan insanlar sabah kalktıklarından itibaren günlük sorunlarla uğraşmak yerine hedeflerine odaklansa çok daha başarılı olabilirler. Öğrenci arkadaşlarımıza dört yıllık lisans eğitimlerine başlarken barınma gibi sorunlarla tek başlarına uğraşmak zorunda kalmadıkları çalışma alanlarını sağlansa çok daha başarılı olabilirler. Herkes aynı zeminde, aynı şartlarda hayatına devam ediyor olsaydı, Silikon Vadisi’nin başarısının da sihir değil, bir sonuç olduğunu fark edebilirdik.”
“Meslek seçiminde yeteneklerin üzerine gidilmeli” – Profesyonel Koç, Eğitimci ve Yazar Gökhan Müftüoğlu
Profesyonel Koç, Eğitimci ve Yazar Gökhan Müftüoğlu, konuşmasına Mimar Sinan’ın ileri yaşına rağmen tutkuyla bağlı olduğu mesleğinden, çalışmaktan ve üretmekten hiç vazgeçmediğini anlatarak başladı. Meslek seçimi yaparken çok dikkatli olunması ve doğuştan gelen yeteneklerin üzerine gidilmesi gerektiğini vurguladı ve ekledi: “Okuduğunuz bölümler, olmak istediğiniz yerler mi? Şu an dürüst olun kendinize. Ben, şu anda yaptığım çalışmalarda yaklaşık yüzde 50’lik bir oran görüyorum ki bu bana çok tehlikeli geliyor. Yani yüzde 50, ‘Hocam, şu an bu bölümdeyim ama maalesef çok da istediğim bir yer değildi’ diyor. Ne yazık ki bu öğrenci istemeyerek hatta nefret ederek bir bölüme kendini inandırmış ve şu an Türkiye’de bu şekilde yüz binlerce gencin olduğunu inanıyorum. Bu doğuştan gelen yeteneklerimizin körelmesine ve mutsuz bir iş hayatına sebep oluyor.” Bu sebeple Gökhan Müftüoğlu, bölüm seçiminde ve sonra gerçekten doğuştan yeteneği olan iş alanında çalışmanın gerçek anlamda mutluluk ve başarı getirdiğini anlattı ve konuşmasını şu cümleyle sonlandırdı: “Şu salonda doğuştan gelen kabiliyeti üzerine ya da kendi yetenekleri, becerileri üzerine gidebilen bir insan varsa, ne mutlu ona; o kişi tutkuyla çalıştığı alanda mutlaka başarılı olacaktır.”
“Değişime adapte olarak başarıyı yakalayabilirsiniz” – The Purest Solutions CMO ve CDO’su Hazal Evliyaoğlu
The Purest Solutions CMO ve CDO’su Hazal Evliyaoğlu, konuşmasına eğitim ve kariyer hikayesinden bahsederek başladı. Endüstri mühendisliği eğitiminin ardından sürdürülebilir kaynaklar üzerine uzmanlaşan Hazal Evliyaoğlu, değişimin kaçınılmazlığı ve bunun nasıl ilham kaynağı olabileceğini kendi hayatından örneklerle aktardı. “Hepimizin burada ortak olarak sahip olduğu bir hissiyata değinmek istiyorum: Arayış. Hepimiz ilham arayışındayız; esasında yeniliği ve değişimi kovalıyoruz. Bence bireyler ve şirketler için başarının değişmeyen tek gerçeği, ilham almaktır. Kendi tutkularınızı taçlandırdığınızda değişimi tetikliyorsunuz ve bu değişim de günün sonunda muazzam bir başarıya dönüşebiliyor. Değişim çok korkunç bir şey değil aslında; adaptasyon onu doğru taçlandırmakla olabiliyor.” Evliyaoğlu, konuşmasında iklim krizi ve sürdürülebilirlik alanlarında farkındalığın ve karbon ayak izini azaltmanın önemine değindi ve salondaki herkesi küçük adımlarla bile olsa büyük bir değişime katkı sağlamaya davet etti. “Değişim kaçınılmaz, bunun kesinlikle farkındayız. Ona uyum sağlamak, onu kucaklamak ve onunla birlikte gelişmek bizim elimizde. Sadece bireyleri değil, toplulukları ve markaları da değişimi yöneterek geleceği şekillendirmeleri için davet ediyorum. Bu noktada bir değişim yakalayıp ilhama yol açmasını umuyorum. Hep birlikte, bence iklim değişikliğinin olumsuz çıktılarını değiştirmek kesinlikle mümkün. İlham alıp aksiyona çevirerek, lütfen siz de değişimin bir parçası olun.”
“İş hayatında fırsatları değerlendirmek çok önemli” – Espresso Bar Kurucusu Sam Çeviköz
Espresso Bar Kurucusu Sam Çeviköz, konuşmasında kahve sektöründeki tecrübelerinin ışığında fırsatları fark edip değerlendirmenin iş hayatında başarı için önemini aktardı. Uzun yıllar Avustralya’da yaşadıktan sonra Türkiye’ye kesin dönüş yapan Sam Çeviköz, şu an popüler olan birçok kahve zincirinin kurucu kadrolarında yer almış. Şu sıralar Espresso Bar markası üzerine çalışmalarını yoğunlaştıran Çeviköz, konuşmasında tüm bu süreçlerde yaşadığı zorlukları aktardı ve konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Ben işimi çok seviyorum ve kahve konusunda uzmanım ancak işin ticari tarafında ortaklarla ilişkiler, eleman çalıştırmak ve kağıt işleri gibi detaylar tüm zamanınızı alabiliyor. İşinizi seçerken bu detayları da mutlaka göz önünde bulundurmalısınız.”
“Liderin süper gücü her zaman öğrenmek olmalı” – Yemeksepeti CEO’su Mert Baki
Yemeksepeti CEO’su Mert Baki, konuşmasında başarı için öğrenme sürecini hiç bırakmamanın ve koşullara göre sürekli yenilenmenin önemini kendi iş hayatından verdiği örneklerle aktardı. Doğduğumuz andan ölüme kadar öğrenmeye devam ettiğimizi vurgulayan Mert Baki: “Bir insan bir günde yaklaşık 70.000 kadar düşünce üretebiliyor. Hafızamız inanılmaz, hayatı boyunca verileri saklayabiliyor. Bu hepimizi aslında potansiyel bir dahi yapmaz mı? Peki, böyle büyük bir potansiyeli sizce hayatımızda nasıl kullanıyoruz? Küçüklüğümüzde öğrenip hayatımızı değiştiren şeyler nelerdir? Yeni bir şey öğrendiğimizde neden mutlu oluruz? Neden öğrenmenin keyfi gibisi yok? Bunun iki temel sebebi var: Biri psikolojik, diğeri biyolojik. Birincisi, insan öğrendikçe başarılı ve güçlü hissediyor. Bu güç hissiyle beraber, kendi sınırlarını aşmanın verdiği büyük bir özgüven ve özgürlük var. İkincisi ise, insanın beyniyle alakalı. Yeni bir şeyler öğrendiğimizde kendimizle ilgili hissettiğimiz o mutluluk, kimyasal olarak beynimizdeki dopamin seviyesinin artmasından kaynaklanıyor. Öğrenme süreci, beynimizin ödül merkezini harekete geçiriyor ve bu da bağımlılık gibi bir etki yaratıyor” dedi. İşte bu sebeplerden dolayı liderin süper gücünün öğrenmek olduğunu söyleyen Baki, her işin sonunda başarı için şu iki soruyu mutlaka sormak gerektiğini aktardı: “Biz bu işten ne öğrendik? Neyi daha iyi yapabilirdik?” Mert Baki, iş hayatında zamanlamanın da çok önemli olduğunu vurguladı ve konuşmasını şu çarpıcı istatistikle sonlandırdı: “Şu anda okul çağındaki çocukların yüzde 65’i ileride henüz var olmayan işlerde çalışacaklar. Bunun kadar bilginin ve öğrenmenin önemini anlatan az istatistik vardır bence.”