Sürdürülebilir Yaşam Trendleri platformu PlumeMag’in kurucusu ve Genel Yayın Yönetmeni Bihter Ayyıldız’la kariyer yolculuğunu ve projelerini konuştuk.
Kariyer yolculuğunuz sanat tarihi eğitimiyle başlamış. Sonra neler yaptınız?
Fransa’da sanat tarihi eğitimi aldım ve orada altı sene yaşadıktan sonra Türkiye’ye döndüm. İlk işim Ayhan Sicimoğlu’nun menajerliği oldu. Ardından Marka’da reklam yazarlığı ile başlayan 15 yıllık kariyer yolculuğumda özellikle de lüks sektöründe yer alan, dünya markalarının iletişim faaliyetlerini yürüttüm. Çok büyük iş ve iletişim kazalarım oldu. İyi ki de olmuş. Bugün kendi işimi yaparken bana kolaylık sağlayan tecrübe birikimimin çoğunun temelinde bu kazalar yatıyor.
Genel Yayın Yönetmeni Bihter Ayyıldız
Sürdürülebilir Yaşam Trendleri platformu PlumeMag’in doğuşundan bahseder misiniz?
15 yıllık kurumsal iş hayatımda en büyük çatışma ve kopmaları adaletsizlik ve haksızlık konularında yaşadım. Ben hak yenmesine asla dayanamam. Bu arada yanlış anlaşılmasın, hayır kurumu gibi işini iyi yapmayana göz yumuyorum demek değil bu. Bir insanın hakkının yenmesi, göz göre göre yapılan adaletsizlikler, kraldan çok kralcıların olduğu üst yönetimlerin gölgesinde can çekişen beyaz yakalılar, biyat kültüründen gözleri kör olmuş çalışanların birbirlerini yemesi… Aslında tüm bu anlattıklarım kapitalist sistemin artık sıradanlaşan dinamikleri de olsa, sürdürülebilir değil! İnsanlar için, insanlık için sürdürülebilir değil! Ben de kendi şirketimi ve kendi mecramı kurarak, kapitalist sistemde de insani sürdürülebilirliğin olabileceğini, rakamsal büyüme değil de, çalışanlarla birlikte gelişme şeklinde de başarılı olunabileceğini yaşayarak görmek üzere yola çıktım. Ve şimdi iki yılın ardından bu idealimin meyvelerini topluyorum. Başa dönecek olursak, inanmadığım ve idealize etmediğim hiçbir oluşumun içinde olmama kararı alarak, kendi şirketimi ve PlumeMag’i hayata geçirdim. İnsanların mevki ya da para sahibi olmak yerine, vicdan sahibi olmanın peşine düştükleri bir hayatın hayalini kuruyorum. Şu an itibariyle Plumemag bünyesinde birlikte çalıştığım ekip arkadaşlarımla dikey ya da yatay bir hiyerarşi olmadan çalışıyoruz. Kendimi patron olarak görmüyorum. Benimle hayallerimi gerçekleştirmek için emek veren tüm bu güç ve düşünce birlikçisi arkadaşlarımı bir deniz, kendimi o denizin bir yerine düşen bir damla olarak görüyorum. Ben sadece o suya düşerek suyun hareketine vesile oldum ama bu oluşumun sürdürülebilmesi için bu insanların varlığı ve bu oluşumun içinde bulunmaktan aldıkları keyfin sürdürülebilirliği temel hedefim.
Covid-19 ile birlikte yaşam tarzımızın daha dijitale dönük bir yapıda olması sizin hedef ve çalışmalarınıza nasıl yansıdı?
Ben 2 sene önce şirketimi ve PlumeMag’i hayata geçirdim. Ardından pandemi patladı. Benim için müthiş bir araştırma, geliştirme dönemi oldu. Tüm iletişim kanallarının dijital olması gerektiğinden, şirket ve derginin tüm ekibi ve faaliyetleri bu yönde oluştu. Benim işlerim bu dönemde doğduğu için, bu şartlarda büyümenin dışında bir şey bilmiyorlar. Kısacası her şey doğada olduğu gibi hayatın akışına paralel ilerledi.
PlumeMag’in kültür ve sanat ile ilgili faaliyetleri neler?
PlumeMag olarak marka ve kurumlar için sanat ve sürdürülebilirlik odaklı projeler kurguluyor ve hayata geçiriyoruz. Bunlardan en yenisi Kale Grubu çatısı altında olan KTSM ile gerçekleştirdiğimiz dijital bir proje. Aynı zamanda PlumeMag sitesinde, 2021 yılında başladığımız ve genç sanatçıları desteklediğimiz PlumeArt Gallery, 2022’de Ferda Art Plaform ile iş birliği yaparak faaliyet alanını ve etkisini daha da üst bir seviyeye taşıdı.